Turco - Inglés
Turco - Inglés
Alemán - Inglés
Francés - Inglés
Español - Inglés
Inglés Sinónimo
Turco - Inglés Frases
Sinónimo
Frases
Herramientas
Recursos
Sobre nosotros
Contacto
Iniciar sesión / Registrarse
Apagar las luces
English
English
Türkçe
Français
Español
Deutsch
Sinónimo
Herramientas
Recursos
Sobre nosotros
Contacto
Iniciar sesión / Registrarse
EN-TR
Turco - Inglés
Alemán - Inglés
Español - Inglés
Francés - Inglés
Inglés Sinónimo
Turco - Inglés Frases
Turco - Inglés
Francés - Inglés
Español - Inglés
Alemán - Inglés
Historia
yapması için
Significados de
"yapması için"
en diccionario inglés turco : 1 resultado(s)
Categoría
Turco
Inglés
General
1
General
yapması için
to
prep.
Significados de
"yapması için"
con otros términos en diccionario inglés turco: 201 resultado(s)
Categoría
Turco
Inglés
General
1
General
bir bireyin belirli bir eylemi yapması için gereken süre
body clock
n.
2
General
denge yapması için kullanılan ağırlık
counterweight
n.
3
General
konum bildirmesi veya rehberlik yapması için konmuş şey
mark
n.
4
General
kendine bakacak durumda olmayan kişilerin ev işlerini yapması için para ödenen kimse
home help [uk] [new zealand]
n.
5
General
dizgicinin düzeltme yapması için satır aralarına konan kart parçası veya uzun ince çizgi şeklindeki işaret
flag
n.
6
General
seyyar satıcının izleyiciler arasından ilk satın alımı yapması için tuttuğu kimse
shill
n.
7
General
(eskiden cambridge üniversitesi'nde) diploma töreninde hicivli konuşma yapması için seçilen sosyal bilimler öğrencisi
prevaricator
n.
8
General
birine bir şey yapması için baskı yapmak
press someone to
v.
9
General
birinin bir şey yapması için ısrar etmek
press someone to
v.
10
General
tuvaletini ev dışında yapması için eğitmek
house-train
v.
11
General
birisine doğru şeyi yapması için bir şans vermek
give someone the chance to do the right thing
v.
12
General
birine bir şey yapması için yetki vermek
empower someone to do something
v.
13
General
birine bir şey yapması için olanak tanımak/imkan sağlamak
enable someone to do something
v.
14
General
birine bir şey yapması için yalvarmak
entreat someone to do something
v.
15
General
(birinin bir şeyi yapması için) başının etini yemek
push
v.
Phrasals
16
Phrasals
birine sürekli bir şeyi yapması için dırdır etmek
keep after someone (about something)
v.
17
Phrasals
birine sürekli bir şeyi yapması için dırdır etmek
keep at someone (about something)
v.
18
Phrasals
birine sürekli bir şeyi yapması için dırdır etmek
keep on someone (about something)
v.
19
Phrasals
birine sürekli bir şeyi yapması için dırdır etmek
stay after someone (about something)
v.
20
Phrasals
(birini bir şey) yapması için kandırmak
beguile (someone) into (doing something)
v.
21
Phrasals
(birini bir şey) yapması için ayartmak
beguile (someone) into (doing something)
v.
22
Phrasals
(birini bir şey) yapması için kandırmak
beguile someone into something
v.
23
Phrasals
(birini bir şey) yapması için ayartmak
beguile someone into something
v.
24
Phrasals
birini bir şey yapması için aldatmak
con (someone) into (something)
v.
25
Phrasals
birini bir şey yapması için aldatmak
con someone into something
v.
26
Phrasals
birine bir şey yapması için elle işaret etmek
motion for someone to do something
v.
27
Phrasals
birini (bir şey yapması için) kışkırtmak
incite someone into doing something
v.
28
Phrasals
birini bir şey yapması için kışkırtmak/ayartmak
entice someone to do something
v.
29
Phrasals
birini bir şey yapması için kışkırtmak/ayartmak
tempt someone to do something
v.
30
Phrasals
birini bir şeyi yapması için kışkırtmak
instigate someone to do something
v.
31
Phrasals
birini bir şey yapması için kandırmak
maneuver someone into something
v.
32
Phrasals
birini (bir şey yapması için) kışkırtmak
provoke someone into something
v.
33
Phrasals
(birini birşey yapması için) kandırmak
sucker somebody into something/into doing something
v.
34
Phrasals
(birini bir şey yapması için) mahkemeye çağırmak
subpoena (someone or something) to (do something)
v.
35
Phrasals
(bir şey yapması için birine) mahkeme celbi göndermek
subpoena (someone or something) to (do something)
v.
36
Phrasals
(bir şey yapması için birine) çağrı belgesi göndermek
subpoena (someone or something) to (do something)
v.
37
Phrasals
(bir şey yapması için birine) çağrı kağıdı göndermek
subpoena (someone or something) to (do something)
v.
38
Phrasals
(birinin bir şey yapması için) aklını çelmek
nudge (someone) into (doing) (something)
v.
39
Phrasals
(birini bir şey yapması için) tatlı sözle kandırmak
nudge (someone) into (doing) (something)
v.
40
Phrasals
(birini bir şey yapması için) tatlılıkla ikna etmek
nudge (someone) into (doing) (something)
v.
41
Phrasals
(birini/bir şeyi bir şey yapması) için harekete geçirmek
stimulate (someone or something) into (doing) (something)
v.
42
Phrasals
(birini/bir şeyi bir şey yapması) için canlandırmak
stimulate (someone or something) into (doing) (something)
v.
43
Phrasals
(birini/bir şeyi bir şey yapması) için kışkırtmak
stimulate (someone or something) into (doing) (something)
v.
44
Phrasals
(birini/bir şeyi bir şey yapması) için kızıştırmak
stimulate (someone or something) into (doing) (something)
v.
45
Phrasals
(birini/bir şeyi bir şey yapması) için heyecanlandırmak
stimulate (someone or something) into (doing) (something)
v.
46
Phrasals
(birini bir şey) yapması/vermesi için sıkıştırmak
squeeze (something) out of (someone)
v.
47
Phrasals
(birini) sürekli bir şey yapması için sıkıştırmak
stay after (someone)
v.
48
Phrasals
bir şey yapması için (birinin) tepesine binmek
stay after (someone)
v.
49
Phrasals
(birini bir şeyi) yapması için tahrik etmek
tease (one) into (doing something)
v.
50
Phrasals
(birini bir şeyi) yapması için galeyana getirmek
tease (one) into (doing something)
v.
51
Phrasals
(birini bir şeyi) yapması için ayartmak
tease (one) into (doing something)
v.
52
Phrasals
(birini bir şeyi) yapması için dolduruşa getirmek
tease (one) into (doing something)
v.
53
Phrasals
birini bir şeyi yapması için sürekli teşvik etmek
keep on someone (about something)
v.
54
Phrasals
birine bir şeyi yapması için sürekli dırdır etmek
keep on someone (about something)
v.
55
Phrasals
(bir şey yapması için birini) ayarlamak
arrange for (someone to do something)
v.
56
Phrasals
yapması için şantaj yapmak
blackmail into doing
v.
57
Phrasals
yapması için tehdit etmek
blackmail into doing
v.
58
Phrasals
(birine bir şey yapması) için rüşvet vermek
bribe (someone) into (doing something)
v.
59
Phrasals
(birine bir şey yapması) için para yedirmek
bribe (someone) into (doing something)
v.
60
Phrasals
yapması için rüşvet vermek
bribe into doing
v.
61
Phrasals
yapması için para yedirmek
bribe into doing
v.
62
Phrasals
(birini bir şey) yapması için kandırmak
cajole (one) into (something)
v.
63
Phrasals
(birini bir şey yapması için) seçmek
call upon someone (to do something)
v.
64
Phrasals
(birini bir şey yapması için) seçmek
call on someone (to do something)
v.
65
Phrasals
(bir şey yapması için) işine ara verdirmek
call away
v.
66
Phrasals
(bir şey yapması için) yerinden kaldırmak
call away
v.
67
Phrasals
birini bir şey yapması için kandırmak
coax someone to do something
v.
68
Phrasals
birine bir şey yapması için ısrar etmek
coax someone to do something
v.
69
Phrasals
(birini bir şey yapması) için cesaretlendirmek
encourage (one) to (do something)
v.
70
Phrasals
(birini bir şey yapması) için desteklemek
encourage (one) to (do something)
v.
71
Phrasals
(birini bir şey yapması) için teşvik etmek
encourage (one) to (do something)
v.
72
Phrasals
(birini bir şey yapması) için gayretlendirmek
encourage (one) to (do something)
v.
73
Phrasals
yapması için cesaretlendirmek
encourage to do
v.
74
Phrasals
yapması için desteklemek
encourage to do
v.
75
Phrasals
yapması için teşvik etmek
encourage to do
v.
76
Phrasals
yapması için gayretlendirmek
encourage to do
v.
77
Phrasals
(birine bir şey yapması) için yalvarmak
entreat (one) to (do something)
v.
78
Phrasals
birini başka birinin işini yapması için göndermek
farm someone out
v.
79
Phrasals
(birini bir şey yapması için) kafeslemek/kandırmak/kafalamak
hoodwink (someone) into (doing something)
v.
80
Phrasals
(bir şey yapması için birinin) aklını çelmek
hoodwink (someone) into (doing something)
v.
81
Phrasals
(birinin bir şey) yapması için gözünü korkutmak
intimidate (one) into (something)
v.
82
Phrasals
(birini bir şey) yapması için tehdit etmek
intimidate (one) into (something)
v.
83
Phrasals
(bir şey yapması için birinin) aklını çelmek
inveigle (someone) into (something)
v.
84
Phrasals
yapması için dırdır etmek
keep after
v.
85
Phrasals
(birine/bir şeye) sürekli yapması için dırdır etmek
keep after (someone or something)
v.
86
Phrasals
yapması için (birine) dırdır etmek
keep at (someone)
v.
87
Phrasals
(bir şeyi) yapması için (birine) dırdır etmek
keep on (one) about (something)
v.
88
Phrasals
yapması için kandırmak
maneuver into
v.
89
Phrasals
(birini bir şey yapması) için kandırmak
persuade (one) to (do something)
v.
90
Phrasals
(birini bir şey yapması) için sıkıştırmak
pester (one) into (doing) (something)
v.
91
Phrasals
(birine bir şey yapması) için baskı yapmak
pester (one) into (doing) (something)
v.
92
Phrasals
(birini bir şey yapması) için taciz etmek
pester (one) into (doing) (something)
v.
93
Phrasals
(bir şey yapması) için (birinin) başının etini yemek
pester (one) into (doing) (something)
v.
94
Phrasals
(birini bir şey yapması) için kışkırtmak
provoke (one) into (doing something)
v.
95
Phrasals
(birini bir şey yapması) için körüklemek/tahrik etmek
provoke (one) into (doing something)
v.
96
Phrasals
yapması için kandırmak
rope into doing
v.
97
Phrasals
yapması için aklını çelmek
rope into doing
v.
98
Phrasals
bir şey yapması için mahkemeye çağırmak
subpoena to do
v.
99
Phrasals
bir şey yapması için mahkeme celbi göndermek
subpoena to do
v.
100
Phrasals
bir şey yapması için çağrı belgesi göndermek
subpoena to do
v.
101
Phrasals
bir şey yapması için çağrı kağıdı göndermek
subpoena to do
v.
102
Phrasals
(birini bir şey yapması) için kandırmak
sucker (one) into (doing something)
v.
103
Phrasals
(birini bir şey yapması) için seçmek/atamak
tap (one) to (do something)
v.
104
Phrasals
yapması için gaza getirmek
tease into doing
v.
105
Phrasals
yapması için tahrik etmek
tease into doing
v.
106
Phrasals
yapması için galeyana getirmek
tease into doing
v.
107
Phrasals
yapması için dolduruşa getirmek
tease into doing
v.
108
Phrasals
(birinin bir şey yapması için) aklını çelmek
tempt (one) into (something)
v.
109
Phrasals
(birinin bir şey yapması için) aklını çelmek
tempt (one) to (do something)
v.
110
Phrasals
(birini bir şey yapması) için taciz etmek
torment (one) into (doing something)
v.
111
Phrasals
(birine bir şey yapması) için musallat olmak
torment (one) into (doing something)
v.
112
Phrasals
(birini bir şey yapması) için bunaltmak/daraltmak
torment (one) into (doing something)
v.
113
Phrasals
(birine bir şey yapması) için eziyet/işkence etmek
torment (one) into (doing something)
v.
114
Phrasals
(birine bir şey yapması) için eziyet/işkence etmek
torture (one) into (doing something)
v.
115
Phrasals
(birini/bir şeyi bir şey yapması için) tuzağa düşürmek
trap (someone or something) into (something)
v.
116
Phrasals
(birini bir şey yapması) için kandırmak
trick (one) into (doing something)
v.
117
Phrasals
(birini bir şey yapması) için oyuna getirmek
trick (one) into (doing something)
v.
118
Phrasals
(birini bir şey yapması) için kandırmak
wheedle (one) into (doing something)
v.
Phrases
119
Phrases
(birinin/bir şeyin bir şey yapabilmesi/yapması) için
in order for (someone or something) to (do something)
expr.
Colloquial
120
Colloquial
bir şeyi yapması için birini tutmak
have something made
v.
121
Colloquial
(birine) istediğini yapması için izin vermek
let (one) have (one's) head
v.
122
Colloquial
(birini) istediğini yapması için özgür bırakmak
let (one) have (one's) head
v.
123
Colloquial
(bir şey yapması için) birinin üstüne varmak/gitmek
be on at somebody (to do something)
v.
124
Colloquial
(bir şey yapması için) birinin üstüne varmak/gitmek
go on at somebody (to do something)
v.
125
Colloquial
(bir şey yapması için) birinin üstüne varmak/gitmek
keep on at somebody (to do something)
v.
126
Colloquial
(bir şey yapması) için izin verilmek
get to (do something)
v.
127
Colloquial
yapması için kışkırtmak
instigate to do
v.
128
Colloquial
yapması için elle işaret etmek
motion to do
v.
129
Colloquial
yapması için kandırmak
persuade to do
v.
130
Colloquial
yapması için kışkırtmak
tempt to do
v.
131
Colloquial
(bir şey yapması için) birinin başının etini yemek
keep on at somebody (to do something)
v.
132
Colloquial
(bir şey yapması için) birinin başının etini yemek
go on at somebody (to do something)
v.
133
Colloquial
(bir şey yapması için) birinin başının etini yemek
be on at somebody (to do something)
v.
134
Colloquial
bu (birine bir şey yapması/yapmaması) için ders olsun/olacak
that'll teach (one) ((not) to do something)
expr.
Idioms
135
Idioms
pis/kimsenin yapmak istemeyeceği işleri yapması için tutulmuş kimse
a hatchet man
n.
136
Idioms
birini bir şey yapması için sıkıştırmak
put the squeeze on (one)
v.
137
Idioms
birini bir şey yapması için sıkıştırmak
put the squeeze on someone/something
v.
138
Idioms
politikacıların bir siyasi hedef veya amaç için muhalif parti veya üyeleriyle birleşmesi veya iş birliği yapması
cross the aisle
v.
139
Idioms
başkalarını yapması için ikna ettiği şeyde aktif rol almak
lead from the front
v.
140
Idioms
(birine) bir şey yapması için baskı yapmak
have a gun to (one's) head
v.
141
Idioms
(birine) bir şey yapması için baskı yapmak
hold a pistol to (one's) head
v.
142
Idioms
(birine) bir şey yapması için baskı yapmak
put a pistol to (one's) head
v.
143
Idioms
bir şey yapması için (birinin) kafasını ütülemek
ride (someone's) back
v.
144
Idioms
(bir şey yapması için) birinin üstüne gitmek/varmak
be on at somebody (to do something)
v.
145
Idioms
(bir şey yapması için) birini eleştirmek
be on at somebody (to do something)
v.
146
Idioms
(bir şey yapması için) birini üstelemek
be on at somebody (to do something)
v.
147
Idioms
(bir şey yapması için) birinin ensesinde boza pişirmek
be on at somebody (to do something)
v.
148
Idioms
(bir şey yapması için) birini sıkboğaz etmek
be on at somebody (to do something)
v.
149
Idioms
(bir şey yapması için) birinin başının etini yemek
be on at somebody (to do something)
v.
150
Idioms
(bir şey yapması için) birinin üstüne gitmek/varmak
go on at somebody (to do something)
v.
151
Idioms
(bir şey yapması için) birini eleştirmek
go on at somebody (to do something)
v.
152
Idioms
(bir şey yapması için) birini üstelemek
go on at somebody (to do something)
v.
153
Idioms
(bir şey yapması için) birinin ensesinde boza pişirmek
go on at somebody (to do something)
v.
154
Idioms
(bir şey yapması için) birini sıkboğaz etmek
go on at somebody (to do something)
v.
155
Idioms
(bir şey yapması için) birinin başının etini yemek
go on at somebody (to do something)
v.
156
Idioms
(bir şey yapması için) birinin üstüne gitmek/varmak
keep on at somebody (to do something)
v.
157
Idioms
(bir şey yapması için) birini eleştirmek
keep on at somebody (to do something)
v.
158
Idioms
(bir şey yapması için) birini üstelemek
keep on at somebody (to do something)
v.
159
Idioms
(bir şey yapması için) birinin ensesinde boza pişirmek
keep on at somebody (to do something)
v.
160
Idioms
(bir şey yapması için) birini sıkboğaz etmek
keep on at somebody (to do something)
v.
161
Idioms
(bir şey yapması için) birinin başının etini yemek
keep on at somebody (to do something)
v.
162
Idioms
(birine bir şey yapması) için olanak tanımak/imkan sağlamak
enable (one) to (do something)
v.
163
Idioms
yapması için olanak tanımak/imkan sağlamak
enable to do
v.
164
Idioms
yapması için yetkilendirmek
entitle to do
v.
165
Idioms
yapması için yalvarmak
entreat to do
v.
166
Idioms
birini bir şey yapması için teşvik etmek
exhort someone to do something
v.
167
Idioms
birini bir şey yapması için sıkıştırmak
exhort someone to do something
v.
168
Idioms
birini bir şey yapması için zorlamak
exhort someone to do something
v.
169
Idioms
birine bir şey yapması için baskı yapmak
exhort someone to do something
v.
170
Idioms
yapması için teşvik etmek
exhort to do
v.
171
Idioms
yapması için sıkıştırmak
exhort to do
v.
172
Idioms
yapması için zorlamak
exhort to do
v.
173
Idioms
birine bir şey yapması için baskı yapmak
exhort to do
v.
174
Idioms
(birine bir şey yapması için) resmi olarak izin vermek
give (one) (the) clearance to (do something)
v.
175
Idioms
(birine bir şey yapması için) izin çıkarmak
give (one) (the) clearance to (do something)
v.
176
Idioms
(birine bir şeyi) kabul etmesi/(bir şeye) ev sahipliği yapması için resmi olarak izin vermek
give (one) (the) clearance to have (something)
v.
177
Idioms
(birine bir şeyi) kabul etmesi/(bir şeye) ev sahipliği yapması için) izin çıkarmak
give (one) (the) clearance to have (something)
v.
178
Idioms
(birine) yapması için izin/fırsat vermek
give (one) a turn
v.
179
Idioms
(birine bir şey yapması için) küçük bir şans vermek
give somebody half a chance (to do something)
v.
180
Idioms
birine (bir şey yapması için) yardım etmek
give somebody a hand (with something)
v.
181
Idioms
(bir şeyi) yapması için (birine) dırdır etmek
keep at (one) about (something)
v.
182
Idioms
birini tek başına yapması için bırakmak
leave somebody to it
v.
183
Idioms
(birine bir şey yapması) için elle işaret etmek
motion (for) (one) to (do something)
v.
184
Idioms
(bir şey yapması) için baskı altında
hard-pressed to (do something)
adj.
185
Idioms
(bir şey yapması) için aşırı üstüne gidilmiş
hard-pressed to (do something)
adj.
186
Idioms
(bir şey yapması) için sıkıştırılmış
hard-pressed to (do something)
adj.
Trade/Economic
187
Trade/Economic
tezgah açma izni için ödeme yapması gereken seyyar satıcı
stallenger [uk/scotland]
n.
188
Trade/Economic
tezgah açma izni için ödeme yapması gereken seyyar satıcı
stallinger
n.
189
Trade/Economic
abd'nin 1932'de demiryollarına, finansal kurumlara ve ticari işletmelere para yardımı yapması için kurduğu bir devlet kurumu
rfc (reconstruction finance corporation)
abrev.
Politics
190
Politics
yeni lidere değişiklik yapması için fırsat tanınan kısa süre
honeymoon period
n.
Insurance
191
Insurance
(birini) mevcut sigortasını bozup başka şirketten sigorta yapması için kandırmak
twist
v.
Railway
192
Railway
tomruk gibi yük taşımak ve trenin manevra yapması için kullanılan küçük lokomotif
dinkey
n.
Marine
193
Marine
siste takip eden taşıtlara kılavuzluk yapması için bir gemi tarafından çekilen şamandıra veya direk
sea pig
n.
Pharmaceutics
194
Pharmaceutics
tümörlerin büyümesi ve metastaz yapması için gereken kan damarlarını yok eden
antiangiogenic
adj.
Agriculture
195
Agriculture
malç görevi yapması için toprakta anız yakma
trash farming [us]
n.
196
Agriculture
malç görevi yapması için toprakta anız yakma
stubble-mulch farming
n.
Religious
197
Religious
(katolik kilisesi'nde) piskoposa yardımcı olması ve danışmanlık yapması için atanan kimse
consultor
n.
Military
198
Military
tabur veya benzeri iniş takımının saldırı inişi yapması için belirlenmiş kıyı
numbered beach
n.
Sport
199
Sport
(krikette) topun zıplaması ve tahmin edilemez dönüşler yapması için kurutulup ufalanmış saha
minefield
n.
200
Sport
yeni sezondaki antrenmanlara hazırlık yapması için sezon dışında sporcunun antrenman yoğunluğunu azaltmak
detrain
v.
Modern Slang
201
Modern Slang
als hastalığı için bağış yapıp başından aşağı bir kova buz dökerek başka birine de aynısını yapması için meydan okumak suretiyle yayılan bir akım
als ice bucket challenge
n.
×
Pronunciation in context (
out of
)
Pronunciation of yapması için
×
Term Options
Corregir / Sugerir
Francés Inglés Diccionario
Español Inglés Diccionario
Alemán Inglés Diccionario
Inglés Sinónimo Diccionario
Google Images
Merriam Webster
Dictionary.com
The Free Dictionary
Abbreviations
Wikipedia in English
Wikipedia in Turkish
Urban Dictionary
German, LEO
Chinese, Dict.Cn
Spanish, SpanishDict
Russian, Multitran.ru
Medical, MedicineNet
İşaret Dili, Signing Savvy